Susmuştu belirli bir süre, hayatla bağlantısını kesmişti sanki; sonra kafasını çevirdi, bir sağa, bir sola baktı, yüzünde belli belirsiz alaylı bir gülümseme vardı. Kendi kendine mırıldanarak, şimdi ülkemin kaderi için bunlar bunlar söz sahibi öyle mi? Diye söylenerek, ayağa kalktı, yavaşça ellerini arkasına atıp, dışarı doğru yöneldi, iki adım atmıştı ki, köyün muhtarı hayrola ağa nereye, köyde Hasan dayıya deli haso derlerdi, haso muhtarın oturduğu köşeye kafasını çevirdi, küçük bir tebessüm ederek, hayrola muhtar, dışarı çıkmak için senden izin mi almam gerekiyor dedi. Muhtar biraz bozulur gibi olsa da, belli etmedi, elbette haso sana boşuna deli dememişler dedi, haso üstten aşağı doğru muhtarı iyice süzdü, sonra kalabalığa baktı, gözlerini tavan lambasına dikerek, bak muhtar, ben size göre deli ola bilirim, aklım da yetmez diye düşünürsünüz biliyorum, her şeyi siz iyi bilir, kararlar da sizden çıkar, ancak dedi ve sustu...
Aradan kısa bir süre geçmişti ki, ancak ne diye sessizliği bozdu muhtarın sesi, haso dayı devam etti, ancak senden daha çok seviyorum köyümü, senden daha çok düşünüyorum yarınları, gelecekte bu çocukların istikbali ne olacak, düşüncesi beynimi kemirirken, siz bu vurdum duymaz bu toplum ile, lay lay lom dasınız be muhtar! Kusura bakma da, sabahtan bu tarafa konuştuğunuz tek memleket meselesi var mı? Söylermisin bana? Muhtar şaşkın ve öfkeli idi. Köyün delisi, muhtara ve topluma ders vermeye kalkmıştı. İyi dedi muhtar, peki konuşmalarımızın nesini beğenmedin deli haso? Hasan dayı kızkın bir bakışla, bak boş muhtar, köy halkı içinde ayrı gayrı var, bütçeyi adil bir şekilde yapmamışsın, kendine yakın olama az bütçe, sana muhalif olana çok bütçe göndermişsin, tarafsız olman gerekirken, taraflı davranmış, burada da kendi yandaşlarınla, yanlışlarını övüp, onay almaya çalışıyorsun. Yazık ki, bir tanesi de çıkıp, yanlışına yanlış deme cesaretini gösterecek kapasitesi yok. Şimdi ben de mi, senin yanlışlarına evet mi, diyeyim he...
Muhtar suskun, toplum dut yemiş bülbül sanki, kimsede çıt yok, Hasan dayı yürüdü, elleri arkada, dışarı doğru, dudaklarından dökülen şu kelimelerle. Korkuyorlar bir can için, onur yoksa can neye yarar? El pençe divan bir mal için, haysiyetsiz mal neye yarar? Yuh korkağa, yuh korkağa diyerek kapıdan çıkıp gitti.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hayati TATAR
ASLINDA NE OLDU
ASLINDA NE OLDU
Susmuştu belirli bir süre, hayatla bağlantısını kesmişti sanki; sonra kafasını çevirdi, bir sağa, bir sola baktı, yüzünde belli belirsiz alaylı bir gülümseme vardı. Kendi kendine mırıldanarak, şimdi ülkemin kaderi için bunlar bunlar söz sahibi öyle mi? Diye söylenerek, ayağa kalktı, yavaşça ellerini arkasına atıp, dışarı doğru yöneldi, iki adım atmıştı ki, köyün muhtarı hayrola ağa nereye, köyde Hasan dayıya deli haso derlerdi, haso muhtarın oturduğu köşeye kafasını çevirdi, küçük bir tebessüm ederek, hayrola muhtar, dışarı çıkmak için senden izin mi almam gerekiyor dedi. Muhtar biraz bozulur gibi olsa da, belli etmedi, elbette haso sana boşuna deli dememişler dedi, haso üstten aşağı doğru muhtarı iyice süzdü, sonra kalabalığa baktı, gözlerini tavan lambasına dikerek, bak muhtar, ben size göre deli ola bilirim, aklım da yetmez diye düşünürsünüz biliyorum, her şeyi siz iyi bilir, kararlar da sizden çıkar, ancak dedi ve sustu...
Aradan kısa bir süre geçmişti ki, ancak ne diye sessizliği bozdu muhtarın sesi, haso dayı devam etti, ancak senden daha çok seviyorum köyümü, senden daha çok düşünüyorum yarınları, gelecekte bu çocukların istikbali ne olacak, düşüncesi beynimi kemirirken, siz bu vurdum duymaz bu toplum ile, lay lay lom dasınız be muhtar! Kusura bakma da, sabahtan bu tarafa konuştuğunuz tek memleket meselesi var mı? Söylermisin bana? Muhtar şaşkın ve öfkeli idi. Köyün delisi, muhtara ve topluma ders vermeye kalkmıştı. İyi dedi muhtar, peki konuşmalarımızın nesini beğenmedin deli haso? Hasan dayı kızkın bir bakışla, bak boş muhtar, köy halkı içinde ayrı gayrı var, bütçeyi adil bir şekilde yapmamışsın, kendine yakın olama az bütçe, sana muhalif olana çok bütçe göndermişsin, tarafsız olman gerekirken, taraflı davranmış, burada da kendi yandaşlarınla, yanlışlarını övüp, onay almaya çalışıyorsun. Yazık ki, bir tanesi de çıkıp, yanlışına yanlış deme cesaretini gösterecek kapasitesi yok. Şimdi ben de mi, senin yanlışlarına evet mi, diyeyim he...
Muhtar suskun, toplum dut yemiş bülbül sanki, kimsede çıt yok, Hasan dayı yürüdü, elleri arkada, dışarı doğru, dudaklarından dökülen şu kelimelerle. Korkuyorlar bir can için, onur yoksa can neye yarar? El pençe divan bir mal için, haysiyetsiz mal neye yarar? Yuh korkağa, yuh korkağa diyerek kapıdan çıkıp gitti.